Ücretsiz Günlük Fal

Günlük falınızı Okuyun

Astroloji.org 'un desteğiyle

Sayfalar

Bu Blogda Ara

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Aşkta Hata Yapmayın

Uzmanlar, kadınların 10 hatadan uzak durması halinde, sevdikleri erkeği asla kaybetmeyeceklerini savunuyor. Erkeği elde tutmak için, onu konuşmaya zorlamamak, parasız dışarı çıkmamak, durumu kurtarmak için ağlayıp sızlamamak, arkasından konuşmamak, kalabalık yerlerde fazla asılmamak, 'bir dahaki sefere' sözünü sürekli kullanmamak, fazla üstüne düşmemek, sırlarını ifşa etmemek, geleceği planlamamak ve evlilikten bahsetmemek gerekiyor.

Erkekler, Konuşmayı Sevmez
Uzmanlara göre, biraz suskun olan erkek sevgilinin sürekli üzerine gidip, ısrarla, her şeyin yolunda olup olmadığını sormak ters tepkiye yol açıyor. Böyle davranmakla aslında iyilik yapılmadığını vurgulayan uzmanlar, erkeklerin, kadınlar kadar çok konuşmayı sevmediğine ve tek başlarına da çok mutlu olabildiğine dikkat çekiyor.

Kadınlardan, erkeğinin neden suskun olduğunu düşünmelerini isteyen uzmanlar, "Eğer daha yeni kavga etmişseniz ve erkeğiniz sizinle konuşmuyorsa, o başka. Üstünüze alınabilirsiniz. Kalbini kırmış olabilirsiniz ve kızgınlığını konuşmayarak ifade ediyor olabilir. Eğer ortada bir tartışma yokken suskun davranıyorsa, belki de onun da biraz yalnız kalmaya ihtiyacı vardır. Onu soru bombardımanına tutmak yerine, suskunluğuna saygı gösterirseniz size daha minnetkar olacaktır" diyorlar.

Hesabı Devamlı Ona Ödetmeyin
Erkeklerin genellikle cömert davranmayı sevdiğini ifade eden uzmanlar, "Ama bırakın, içlerinden gelerek bunu yapsınlar. Eğer her zaman hesap ödeme görevini ona bırakıyorsanız, kendilerini kullanılmış gibi hissederler. İlişkide eşitlik olmalı. Eğer sürekli sevgilinizin her şeyi ödemesini bekliyorsanız, kısa sürede asıl duygularınızdan şüphelenip ondan faydalandığınızı düşünecektir" uyarısında bulunmayı da ihmal etmiyor.

Duygularınıza Hakim Olun
Bir tartışma sonrasında erkeklerin, hatalı olsalar da, ya hiçbir şey söylemediğini veya çok doğal şekilde özür dilediğini kaydeden uzmanlar, şöyle devam ediyor: "Sizden taş gibi duygusuz olmanız beklenmiyor, yeter ki tartışmalar sırasında duygularınıza hakim olup bir yetişkin gibi konuşun. Erkekler gözyaşlarından etkilenir ve hiçbir erkek bir kadını ağlatmak istemez. Ne var ki, her şeye ağlarsanız, sizinle doğru dürüst konuşamayacak ve söylemek istediklerini söyleyemeyecek. Daha da fazlası, size bir suçlama getirildiğinde ağlamaya başlarsanız, sevgiliniz suçunuzu örtmek istediğinizi düşünebilir".

Arkasından Konuşmayın
İlişkinin sırlarını anlatmayı 'çok kötü bir şey' olarak nitelendiren uzmanlar, "Bir düşünün: En şık kıyafetlerinizi giyip arkadaşlarınızla birlikte bir davete gidiyorsunuz. Ne var ki aranızdaki bir olayın tüm detaylarını anlatmışsınız onlara ve şimdi sevgilinize anlamlı bakışlar atmaktan kendilerini alamıyorlar. Bu yine bir derece idare edebilir, ama sevgilinizin hatalarını anlatmak çok büyük bir gaf olur. Arkadaşlarınıza anlattığınız şeyler konusunda çok dikkatli olmanız gerekiyor. Siz unutabilirsiniz veya affedebilirsiniz ama, arkadaşlarınız size yapılan haksızlıkları kolay unutmazlar. Anlattıklarınız olumsuz olmasa da, sevgilinizle ilgili olan bütün sırlarınızı ortaya dökmekten kaçınmalısınız. Bazı olaylar yalnız sizin aranızda kalmalı" görüşünü savunuyor.

Fazla İleri Gitmeyin
Erkek arkadaşa sevgi gösterilirken aşırıya kaçılmaması gerektiğini belirten uzmanlar, yatak odasında yapılacak hareketlerin herkesin gözü önünde yapılmaması gerektiğini bildiriyor. Erkeklerin, duygularını kadınlar kadar kolay gösteremediğini ve yabancıların önünde ise hiç gösteremediğini kaydeden uzmanlar, her erkeğin kendine özgü bir davranışı olduğunu hatırlatarak, "Fazla ileri gidip gitmediğinizi anlamak için önce bir deneyin. Elini tutun veya omuzuna elinizi koyun ve nasıl bir tepki vereceğini görün. Eğer fazla yakınlıktan rahatsızlık duymuyorsa, sorun yok. Ama hareketlerinize karşı çekingen davranıyorsa, onu fazla zorlamayın" diyor.

Fazla Üstüne Düşmeyin
Bazı kadınların, sevgililerini günde en az 10 kez aradığını anlatan uzmanlar, "Tabii erkeğinizi düşünmek güzel bir şey ama, onun da bir iş ve sorumluluk sahibi olduğunu unutmayın. Herkes çalışırken onun oturup sizinle sohbet etmesi profesyonel bir davranış sayılmaz. Saat başı sevgilinizi arayıp onu kontrol etmeniz onu oldukça sıkabilir. Eğer aramadan duramıyorsanız, en azından vakti olup olmadığını sorun. Yine de aramalarınızı en aza indirmenizde fayda var. Sürekli sesinizi duymaktan sıkılabilir, ama eğer onu nadir arıyorsanız sesinizi duymak için can atacaktır" diyorlar.

Sırlarını Açıklamayın
Sevgilinin hayatıyla ilgili bir çok detayın bilinmesinin bir ayrıcalık olduğunu ve aynı zamanda sorumluluk istediğini söyleyen uzmanlar, "Size 5 yaşına kadar yatağını ıslattığını anlatmış olabilir, ama bunu herkese anlatırsanız rahatsız olabilir. Söylenecek ve söylenmeyecek şeyler var. Kaldı ki size anlattığı bütün sırları başkaları ile paylaşırsanız sizin ne ayrıcalığınız kalır? Oturun ve düşünün: Siz onun yerinde olsaydınız sizin her şeyinizi anlatmasını ister miydiniz? Selülit kreminizden tutun, göğüslerinizi büyük gösteren sütyenlerinize kadar her şeyinizi ortaya dökmesini ister miydiniz? Tabii ki hayır. Aynı şekilde onun da başkalarının bilmesini istemediği şeyler vardır. Kesinlikle anlatmamanız gereken bir şey daha var: Yatak odası davranışlarınız. Çıkardığı sesler ve gizli zevkleri hakkında asla konuşmayın" uyarısında bulunuyor.

Ona Emir Vermeyin
Erkeklerin, içlerinden geldiği gibi davranmayı sevdiğine ve sürprizlerle dolu bir hayat istediğine dikkat çeken uzmanlar, şunları kaydediyor: "Siz cumartesi akşamlarının programını 3 hafta önceden yaparsanız, çok sevdikleri sürprizleri yaşayamazlar. Fazla üstlerine düşerseniz, hareketlerinin kısıtlandığını düşünürler. Uzun zamandır biriyle birlikte olan bir erkek bile özgürlüğünden kolay kolay vazgeçmez. Eğer siz de planlama huyundan vazgeçemiyorsanız, en azından havayı yumuşatın. Ona öneri yapın emir vermeyin. Böylece kendine de söz hakkı verdiğinizi düşünür ve rahatsız olmaz".

Evlilikten Bahsetmeyin
Her ilişkinin 'sen ve ben' olarak başladığını ve bunların "biz"e dönüşüp dönüşmeyeceğinin kesin olmadığını ifade eden uzmanlar, bunun olmasını beklemekte acele edilmemesini istiyor. Erkeklerin aceleci kadınlardan hiç hoşlanmadığını belirten uzmanlar, "Erkeklere her şeyden bahsedin, sadece evlilikten bahsetmeyin. Evlilik kelimesini duyar duymaz bekarlık zamanlarının özlemini duymaya başlar. Gelecekle ilgili çeşitli fantazileriniz varsa onlardan fazla söz etmeyin, yoksa onu nikah masasına oturtmayı planladığınızı düşünüp sizden uzaklaşabilir" diyorlar.

Kadınla Erkeğin 46 Farkı

Ergenlik Sivilcesi: Erkeklerin sivilce sorunu daha fazladır. Bu da daha çok testosteron hormonundan kaynaklanmaktadır. Bu hormon yağ bezlerini uyarır ve derideki gözeneklerin tıkanmasına,dolayısıyla da sivilceye neden olur.

Vücut Kokusu: Erkeklerin vücut kokusu kadınlardan çok daha güçlüdür.

Saldırganlık: Erkekler kadınlardan daha saldırgan olup bedensel güç kullanımına daha eğilimlidirler. Bunun açıklaması da testosterona bağlanmaktadır. Buna karşılık kadınlar kelimelerle saldırır ve savaşırlar.

Spor: Spor konusunda erkekler kadınlardan daha hızlıdır ancak kadınlar daha dayanıklıdırlar.

Kan: Erkeklerde 4.5,kadınlarda 3.6 litre kan vardır. Erkek kanı daha koyu kıvamlıdır, bir damlasında 1 milyon kan hücresi vardır. Toplam olarak erkeklerde 1 santimetreküp kanda 5 milyon alyuvar vardır, bu da kadınlara kıyasla yüzde yirmi fazlalık demektir. Erkeklerin tansiyonu da kadınlardan yüksektir: 140/88. Bu değer kadınlarda 130/80'dir.

AIDS: Her dört AIDS hastasından sadece biri kadındır. Nedeni ise kadınların baskın olan X krozomundan iki tane taşımasıdır. Çünkü bir sağlıklı, bir hasta gene sahip olsalar bile sağlıklı gen hasta gene baskın çıkar ve hasta değil taşıyıcı olurlar. Erkeklerde ise Y geni hastalıklı X genini baskılayamaz.

Yüzme Yeteneği: Kadınlar derilerinin altındakı yağ tabakası nedeniyle daha iyi yüzerler.

Yaş Dönümü: Kadınlar menopoz döneminde ateş basması, uykusuzluk, şişmanlama, gece terlemeleri ve vajina kuruluğu gibi belirtiler yaşarlar. Erkekler andropoz denen yaş döneminde hemen hemen hiçbir bedensel belirti yaşamazlar.

Vücut Isısı: Erkeklerin vücut ısısı kadınlardan daha yüksektir.

Su: Erkek vücudunun yüzde 60-70'i sudan ibarettir.Kadın vücudundaki su oranı ise yüzde 50-60 arasındadır.

Cinsel Organlar: Ana cinsel organlar erkekte vücudun dışında bulunur ve kolayca yaralanabilir. Kadında vücudun içine gizlenmiş olup korunmadadır.

İskelet: Erkeklerin omuzları daha geniş , kolları ve bacakları daha uzun, kemikleri daha ağır, eklemleri de daha büyüktür. Buna karşılık kadınların kalça kemikleri daha geniş, eklemleri daha esnektir.

Ses Telleri: Kadınların ses telleri daha kısa olduğundan sesleri daha tizdir.

Vücudun Ağırlık Noktası: Omuz ve kalça iskeletleri farklı olduğundan, kadınların ağırlık noktası erkeklerinkinden daha aşağıdadır.

Duyu Organları: Kadınların işitme ve koklama duyuları daha güçlüdür. Buna karşılık erkekler ışığa karşı daha hassastır. Erkek gözü ayrıntıları daha iyi seçer.

Enerji Harcaması: Erkekler hareketsiz halde, vücudun metrekaresi başına ortalama 39,5 kalori yakarlar. Kadınlar ise 37 kalori. Erkeğin günlük kalori ihtiyacı 2700 kalori, kadınınki 2000 kaloridir.

Yağ: Erkeklerde kadınlarınkinin yarısı kadar yağ dokusu vardır. Kadınlarda yağ dokusu vücudun yüzde 27'sini oluştururken, bu değer erkeklerde yüzde 15'tir. Kadın vücudunda erkeklerden 3,5 kg daha fazla yağ vardır. Yağ, erkeklerde karın bölgesinde toplanırken kadınlarda daha çok kalça, baldır ve göbekte yoğunlaşır.

Hastalıklar: Erkekler hayatları boyunca kadınlardan ortalama 40 gün daha az hastalanırlar.

Dirsek: Kadınlar erkeklere kıyasla kollarını dirsekten 6 derece daha fazla açabilirler.

Kromozomlar: Erkek ve dişilerde toplam 46 kromozom vardır. Bunların yarısı babadan, yarısı anneden gelir. Bu 46 kromozomun içinden iki tane cinsiyet hormonu vardır ki; bu erkekte XY, kadında XX olarak bulunur.

Saçlar: Kadınların saçları daha sık ve daha dirençlidir. Saç kökleri iki milim daha derinde olduğu için erkeğinki kadar çabuk dökülmez.

Deri: Erkeklerin toplam 1,8 metrekare, kadınların 1,6 metrekare derileri vardır. Kadını derisi daha ince ve kuru,bu yüzden de daha hassastır. Erkekte ter bezleri ve deri altı yağ bezleri daha fazla olduğundan derisi yağlıdır ve daha çok terler.

Mastürbasyon: Erkeklerin yüzde 93'ü, kadınların yüzde 62'si kendini mastürbasyonla tatmin eder.

Akciğerler: Erkeklerin akciğerleri kadınlarınkinden yüzde 50 daha geniş hacme sahiptir.

Yemek: Aynı kilodaki kişilerden, erkekler kadınlardan daha çok yemek ihtiyacı duyarlar; çünkü metabolizmaları daha hızlıdır.

Antikorlar: Kadınlar daha çok antikor üretirler, bu yüzden de erkeklere kıyasla bakteri ve virüs hastalıklarına daha seyrek yakalanırlar.

Ağlamak: Kadınlar erkeklerden 5 kat fazla ağlarlar. Genellikle de saat 19.00-22.00 arası.

Beyin: Erkek beyni yüzde 14 daha ağırdır. Buna karşılık kadınlarda iki yarım küre arasındaki iletişim daha iyidir.

Dölleyebilme Yeteneği: Erkekler ileri yaşa kadar, kadınlar ise menopoza (yaklaşık 50 yaş civarı) kadar dölleyebilme ve döllenebilme yeteneğine sahiptir. Erkeklerde sıcaklığın artışıyla dölleyebilme yeteneği azalır. Kadınların döllenmeye müsait oldukları en uygun olan oda sıcaklığı 17 derecedir.

Safrakesesi Taşı: Kadınların yüzde 20'sinde, erkeklerin yüzde 8'inde safrakesesi taşı oluşur.

Kalp Atışı: Erkeklerin kalbi daha büyüktür ve daha yavaş çarpar: Dakikada ortalama 72. Bu değer kadınlarda 80'dir.

Gelişme: Buluğ çağına kadar kızlar erkeklerden daha hızlı büyürler (10'a 8 oranında). Erkek çocuklar 14-15 yaşları arasında gelişmeye başlarlar ve 20 yaşına kadar bu büyüme gerçekleşebilir. Kız çocukları en hızlı 12-13 yaşları arasında gelişirken 17-18 yaşında bu gelişme durur.

Sıcaklık Duyarlılığı: Kadınlar kalın yağ dokuları nedeniyle soğuğa daha dayanıklıdırlar.

Yaşlanmak: Erkekler kadınlardan daha hızlı yaşlanırlar. 55 yaşındaki bir kadın bedensel gücünün yüzde 90'ına sahiptir. Oysa aynı yaştaki bir erkek gücünün sadece yüzde 70'ine sahiptir. 35 yaşındaki bir erkeğin damar sistemi 50 yaşındaki bir kadınınkine eşdeğerdir. Buna karşılık kadında sadece cilt daha ince olduğundan çabuk yaşlanıp kırışır. Kadınlar yaşlanma olayını psikolojik olarak erkeklerden çok daha kolay kabullenirler.

Kaslar: Erkekler kadınlardan yüzde 50 oranında fazla kas gücüne sahiptir. Buluğ çağında erkeklerde kas hücrelerinin sayısı 20 misli, kadınlarda 10 misli artar. Erkekler kadınlardan üçte bir oranında daha güçlüdürler.

Buluğ: Erkekler buluğ çağını 10-15, kadınlar 9-14 yaşları arasında yaşarlar.

Yaşam Süresi: Erkeklerin ortalama omrü 71,5 yıl, kadınların 78 yıldır.

Bacaklar: Erkeklerin bacakları daha uzun ve kaslıdır. Bu yüzden kadınlardan daha hızlı koşar, daha uzağa zıplarlar.

Vücut Ölçüleri: Erkek ortalama 175 cm boyunda ve 73,5 kg ağırlığındadır. Göğüs çevresi 98,5cm , beli 80,4cm'dir. Kadın ortalama 160 cm boyunda olup 61,2 kg'dir. Göğüs çevresi 90,1; kalça genişliği 96,5 cm; beli 74,3 cm'dir.

Adem Elması: Gırtlaktaki adem elması adlı çıkıntı sadece erkeklere hastır.

Solunum: Erkekler dakikada ortalama 16 kez soluk alıp verir. Kadınlar ise dakikada 20-22 kez soluk alıp verir. Her iki cinsin günde soludukları miktar ise aynı olup 12 bin litredir.

Cinsel Organda Tüylenme: Genital tüylenme, erkeklerde göbeğe kadar çıkarken kadınlarda göbeğin altında yatay bir çizgide biter.

Eş Ruhların Karşılaşması Nedir?

Sevmesini hiç bilmeyen bir adamdan öğreneceğiniz en güzel şey sevmektir. O öylesine dümdüz, öyle düşünmeden içgüdüsel yaşar ve her şeyi kendine ister ki; onun yaşını, başını, işini, gücünü ve mevkiini unutursunuz.

Kalan kısımsa çok enteresan bir çizgiye çekilir. Artık karşınızda duran kendini beğenmiş, bencil, ukala veya aç gözlü bulduğunuz kızdığınız adam; birden bire saygı duyulası ve yanınızda gururla taşımayı isteyeceğiniz kişi olmak gibi bir zorunluluktan çıkmıştır.

Burada sizin geldiğiniz yer ve baktığınız açı önemlidir. Eğer birçok ilişkide olduğu gibi; parasını alayım, şöhretliyse yanında durayım, hatta adamı ben kaptım diye havama hava katayım demiyorsanız, yani siz kendi yaşamınızda belli bir noktaya gelmiş ve toksanız, en büyük eğlence, neşe burada başlar :)

Orada duran o bencil varlığın üzerindeki kir ve tozları itina ile alabileceğinizi ve altındaki korkan sevgiye ihtiyacı olan çocuğa ulaşabileceğinizi farkedersiniz.

Tabii diğer bir sorunda, bütün bunları anladığınızı asla belli edememenizdir. Neden mi?

Basit; hiç kimse, onu çok seven biri bile olsa yaşamsal hatalarını söyleyemez. Bunu diğer insanlar görse, bilse hatta ulu orta konuşsa bile. Sadist, mazoşişt vs. değilseniz ve de ondaki bu özellikleri paylaşmaktan zevk almayacaksanız, üstelik bütün bunları her an görecek, anlayacak da bir beyne ve ruha sahipseniz, bu adamı neden seversiniz? Evlat da değil :(

Gayet basit; Bazen öbür yarınızın yani elmanın öbür yarısının asla diğerine benzemesi ve aynı deneyimleri de yaşaması gerekmez. Ruh eşleri genelde birbirlerine zıt deneyimler yaşarlar ve çok da anlaşamazlar. (Bakınız; Akaşa Yayınları Kryon dizisi)

Ayrıca okuduğuma göre de, sadece görev için aynı zamanda aynı yere enkarne olabilmeleri mümkünmüş. Bu da çok nadir olurmuş. Aslına bakılırsa her iki yarının da yaşamda ayrı ayrı renkleri ve tadları edinerek bütün olduklarında tamamlanmaları çok mantıklı.

Bu cevap yeterli gelmedi mi ?

Kalan cevap tek; koşulsuz sevgi. Sevdiğinin bu yolculuğunda deneyimlerinin bu tonunda yanında olamasak bile en güzel desteği vermek...

Aslında bu gerçek yaşanan hikayeyi anlatmak istememin diğer bir nedeni de birçok kişinin eş ruhunu bulmak adı altında yanılgıya sevk edilmeleri. Yıllar boyu eş ruhumu ne zaman bulacağım diye, tekamülleri açısından yaşanacak bir çok gerekli ilişkiyi veya olayı gözardı etmeleri.

Yukarıda zaten bir olduğunuz parçanızla birlikte bir deneyim yaşamaktan daha çok başka deneyimler edinmek üzere aşağı inmiş olabilir miyiz?

Sevgiyle,

Yaşam Danışmanı: Ayla Özaygen

Sevgilinizle Oynamanız Gereken Aşk Oyunlarını Biliyor Musunuz?

Ciddi bir ilişki yaşamak için çok enerji sarf etmenize gerek yok. Tanışmanızı, ilk öpüşmenizi, ilk sevişmenizin yıl dönümünü hatırlamanız da şat değil. “Günlük hayatınıza bazı ufak oyunlar katmak, aranızdaki o aşk bağının kaybolmasını engelleyebilir” diyor “Emotional Fitness for Couples” (Çiftler için Duygusal Arınma) adlı kitabında yazar psikolog Barton Goldsmith. Aranızdaki samimiyeti artırmak için sadece ikiniz tarafından bilinecek bazı oyunlar keşfedebilirsiniz.
• Aynı programı izleyin.
Televizyon izlemek her ne kadar çok kaliteli bir zaman sayılmasa da partnerlerin her ikisinin de aynı programı izlemesi, onların aynı programı paylaşma isteğini ortaya koyar. Zamanın bu kadar hızlı aktığı, herkesin boş vaktinin kısıtlı olduğu günümüzde, partnerlerin birlikte geçirecek zaman yaratmaları birbirlerine olan bağlılıklarını gösterir.

• Cumartesi öğleden sonraları sarılarak uyuyun.
• Pazartesi sabahları birlikte duş alın.
• Eve gider gitmez ilk on saniyeyi sarılarak geçirin
Kapıdan içeriye girer girmez sımsıkı sarılarak öpüşmek, yorucu bir iş gününden rahat ev ortamına en güzel geçiş değil mi?
• Ayda bir mili piyango oynayın.
Kazanacağınız parayla neler yapacağınızı birlikte düşünmek partnerinizi daha iyi tanımanıza olanak verir.
• Haftada bir birbirinize yemek yapın.
Her hafta en azından bir kez birbiriniz için yemek hazırlayın. Partnerinizin yemek konusunda yetenekli olması gerekmez, makarna bile yapabilmesi sizin için bir şey yapması adına güzeldir. Günü pizza söyleyerek bitirseniz de bu oyunu dneyein.
• Yatağa aynı zamanda girin.
Yorgun olsanız da olmasanız da TV seyretmek, kitap okumak veya uyumak için yatağa aynı zamanda girmek aranızdaki bağlılığı artırır.
• Şifreli “Seni Seviyorum” deyin.
Toplum içinde çok fazla afişe olmak olmamanız doğal ancak öyle anlar var ki herkesin içinde bile sevgilinize aşkınızı anlatmak istersiniz. Bunu açık açık söylemeseniz de, “Sana bir içecek getireyim” veya “Ne diyorduk?” gibi cümlelere gizli bir anlam katarak, onları aşkınızı ifade etmek için kullanabilirsiniz. Hem de kimsenin anlamayacağı bir şekilde.
• Birlikte çamaşır yıkayın.
Çamaşır yıkamak her ne kadar seksi bir uğraş olmasa da, bunu birlikte yaparak onu daha zevkli hale getirebilirsiniz.
• Yemek için özel giyinin.
Yemeğinizi evde yeseniz bile birbiriniz için özel görünmeye çaba sarfetmeniz güzel bir şey.
• Yatakta kahve için.
Sabah kahvesini birlikte içmek müthiş bir zevktir. Bu zevke zevk katmak için, kahvenizi yorganın altında, birbirinizin omzunda yatarken için.

Cosmopolitan

Pişman Ve Yalnız Erkekler

Şöyle bir çevrenize bakın, sayıları hiç de az değil..
K dergisinin bu haftaki sayısında yayınlanan bir mektubu okuduğumda bir erkeğin konumu ne olursa olsun yaşamaya mahkum olduğu bir gerçeği tekrar anımsadım.

Şiirde sürrealizmin en önemli temsilcilerinden Paul Eluard`ın tanışmalarının üzerinden uzun süre geçmesine rağmen hala deli gibi sevdiğini söylediği Hélène Dimitrovnia`ya yazdığı bir mektup aslında aşkın gücünü ve bir erkeği nasıl mahkum edebildiğinin çok iyi bir örneği.

19 yaşındayken tanıdığı bu genç hanımla evlenmiş, boşanmış bir başkasıyla evlenmiş ama aradan geçen zamana rağmen sevgisi hiç bitmemişti.

Gala adını verdiği bu kadın onu Salvador Dali için terkettiğinde bile sevgisini sürdürmeyi başarmıştı.

***

Beni etkileyen bu büyük aşk hikayesi değildi elbette.

Bir erkeğin çaresizliğini, korkusunu yansıtan mektup şöyle başlıyor:

``Küçük sevgili kızım, öncelikle sana şunu söylemeliyim: Seni çıplak görmeyi, seni kollarıma almayı, seni kucaklamayı, seninle sevişmeyi bilsen ne çok istiyorum. Ama ayrırız, ayrı yaşıyoruz ve seni yanımda tutabilme konusunda artık pek umudum kalmadı. Gördüğün gibi, bağımsız La Pomme`un (İkinci eşi) çevresiyleyim şimdilik. Senin yanına gelmek için onu bırakırsam, seni ne kadar zaman yanımda tutabilirim ki?

O vakit yine tek başıma kalacağım ve sıkılmak için, kendimi umutsuzca yitip gitmiş hissetmek için bol bol zamanım olacak.``

Eşleriyle ufak sebepten ayrılan ya da aldatan erkeklerin çok sık yaşadığı bir şey değil midir bu?

Bir anlık heyecana kapılıp başka kadınların peşine düşen ama sonra esas yanlarında olmaları gereken kadınları özleyen erkeklerin düştüğü ikilem değil midir?

Eşlerini özleyen ama ``ya terkederse`` diye korkan, ne yapacağını bilemeyen erkeklerin ne kadar sefil durumlara düştüğünü görüyoruz.

Paul Eluard`ın yazdığı,``Ne kadar yanımda tutabilirim ki?`` sorusu aslında ``Ne yapabilirim ki?`` sorusunun başka bir hali.

Kadınlar konusunda az çok tecrübe sahibi herkes bilir ki kararını vermiş, defterini kapamış bir kadını hiçbir şey geri döndüremez.

Bir şeyler koptuysa geçmişte, tekrar dikilmesi de imkansızdır.

Nasıl ki kırılan bir vazo ne kadar yapıştırılırsa yapıştırılsın eski halini almaz, bir dönem biten aşklar da ilk halini alamaz.

Eluard bu gerçeği bildiği için şanslıydı.

***

Aldatan erkek önce diğer kadından darbeyi yiyor ardından da eşi/sevgilisi resti çekip gidiyor ve o bir başına kalarak yalnızlığın acı tadını keşfediyor.

Bunu yaşayan erkeklerin sayısı hiç de az değil.

Bazen sokakta böyle erkeklere de rastlıyorum, yüzünden anlıyorum yaşadıklarını.

Pişmanlıkla, yalnızlık karışımı bir ifade oturuyor yüzlerinde.

Ordan oraya savrulan bir halleri oluyor.

Şimdiki akılları olsa belki yapmayacaklar geçmişteki hatalarını, ellerindekin kıymetini daha iyi bilecekler ama o şans verilmiyor.

Hayat
o tek şansı layık görmüyor onlara..

***

Eluard`ın mektubunda yine erkeklerin iç dünyalarını keşfetmeye yarayacak bir anekdotu daha paylaşacağım sizlerle.

``Sen, şimdiye kadar sevdiğim tek varlıksın. Bir tek senin imgeni seviyor, bir tek ona inanıyorum ...

La Pomme kendisini hemen böyle çabucak bırakabileceğimin farkına değil. Hala zamanı var. Ve belki daha sonra ona bu kadar kolaylıkla sahip olamayacağım.``

Birlikte olduğu kadını kolay bırakabileceğini ama gideceği kadından da bir süre sonra darbe yiyeceğini bilen bir erkeğin konumu nedir hayatta?

İşte beni ürküten nokta da bu.

Her erkek bunu yaşamaya mahkum mu?

Yoksa hayat satrancında doğru hamleleri atmakla mı ilgili herşey?

Hamleniz yanlışsa hayatın hamlesi sizin uzuvlarınızı yutuyor.

Bu ya sevdiğiniz kadın oluyor ya da başka bir şey...

***

Bu örnekleri görünce insan aldatırken bir kez daha düşünmesi gerekiyor sanırım.

Sonuçlarını da hesaba katmak gerekiyor.

Hayatın bir etki-tepki olduğunu düşünürsek galip gelen daima hayatın tepkisi oluyor.

Bunu anlayanlar mutluluğun da yollarını buluyor, anlamayanlarsa mutsuzluk labirentinde kendine çıkış yolları aramakla geçiriyor yıllarını.

Özgün Kaplama

Değersiz Aşklar, Değerli Geceler..

Hayatın kendi ritminde aşklar da savrulmakta.. Erkeklerin hayatındaki ''Tek gecelik'', ''Eğlenilecek kız'', ''Öylesine macera'' gibi terimleri kadınlar çok iyi bilirler.

Birlikte olduğu erkeğin kendisi hakkında ne düşündüğünü merak ederler.

''Beni seviyor musun?'' gibi erkekleri bunaltan soruların alt anlamı budur.

Kadın, erkek için ne önem taşıdığını öğrenmelidir.

Öğrenmezse bitmek bilmeyen sorularıyla istediği cevabı alana kadar bırakmaz.

Öyle ya da böyle ''Evlenilecek kız - eğlenilecek kız'' ayrımı erkeklerle ilgili tecrübeleri olan kadının aklında yer etmiştir.

Her kadın bir şekilde ''Evlenilecek kız'' olmak ister.

En ketum görünenlerinin hayallerinde bile eşine ve çocuklarına kahvaltı hazırlamak, mutlu bir aile yuvası gibi hayaller vardır.

***

Oysa bilinenin aksine aynı ayrımlar kadınlar içinde geçerlidir.

Erkekler bunu kendilerine yediremediği için bu gerçek bir tabu olarak kalmıştır hayatta.

Genç erkeklerle gezip, tozan kadın olgun ve sorumluluk sahibi erkeklerle evlenir.

Sırf eşine nispet olsun diye karşısına çıkan ilk erkeği baştan çıkarabilir.

Sevgilisinden intikam almak için kısa sürede başkalarıyla nişanlanan binlerce kadın vardır.

Bir erkeği elde etmek kadın için an meselesidir.

***

Sevgilisini test etmek için bir başkasını devreye sokan ya da kendisi takma isimle ilan-ı aşk eden kadınların bu numarasını çoğu erkek de farketmez.

Durup dururken nerden çıktı bu diye düşünmeden hemen bu yeni kadının ilgisine kaptırır kendisini.

Bu yüzden erkeklerin sevgisinden hemen emin olmaz kadınlar.

Sadece olmuş gibi davranır.

Bu esnada erkek, sevgisini ispatlamak ve ilişkiye bakışının ciddi olduğunu göstermek zorundadır.

Güven duygusunun olmadığı yerde iyi bir ilişkiden de söz edilemez.

***

''Evlenilecek - eğlenilecek'' ayrımının temelinde bir ilişkinin sorumluluğundan kaçma isteği vardır.

Bir gecelik eğlence yeterdir her iki taraf için.

O gece yaşananlar da o gecede kalır, dışarıya yansımaz.

Bir süre sonra bu da sıkar insanı, sevginin olmadığı yatak soğuktur çünkü.

Tek gecelik aşklar yine tek gecelik değerlere bırakır yerini.

Hayatınızda değeri yoktur onların.

Değersiz oldukları için sizi de değersizleştirirler zamanla.

Sanılanın aksine kaçamaklar sadece erkeklere özgü değildir.

''Tek gecelik kadınlar'' varsa aynı anda ''Tek gecelik erkek'' lerde vardır.

***

Kadın her halükarda sevişecek bir erkek bulacağından emindir.

Böyle bir gücü vardır.

Bunu bildiği için aslında ayrımı yapması gerekenin kendisi olduğunu da bilir.

Bu hak hiçbir zaman erkeklere verilmemiştir.

Hayatın kendi süreci içinde tek gecelik ilişkiler rağbet görse de aslında herkesin istediği büyük bir aşktır.

Büyük aşkların emekle ortaya çıktığını bilenler hedeflerine ulaşırlar da.

Bilmeyenlerse hala değersizliklerle meşguldürler..

Özgün Kaplama

Sol Yanım Acıyor Anne

Merhaba anne,
Yine ben geldim.
Merak etme okuldan çıktımda geldim.
Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama
Ali "Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder" demişti de
Onun için söylüyorum.
Geçen hafta öğretmen,
Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte
Öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık anne sağım neresi, solum neresi
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu
Şimdi iyi biliyorum anne.
Hani geçen geldiğimde
Şuram acıyor işte şuram demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne
Bak şimdi söylüyorum
Şuram işte,
Sol yanım çok acıyor anne.
Hem de her gün acıyor anne her gün.
Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi.
Yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi.
Bende ağladım,
Ağladım hiç de utanmadım.
Öğretmen ne oldu dedi.
Düştüm dizim çok acıyor dedim.
Yalan söyledim anne.
Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne.
Bugün bende saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim.
Babam "Ben bilmem ki kızım" dedi.
Bari okula sen götür dedim.
"kızım, iş" dedi.
Bende banane dedim, ağladım.
"kızım, ekmek" dedi babam.
Sustum ama okula giderken yine ağladım anne.
Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne.
Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi.
Zeynep "annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş" dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor.
Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Uff babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama
Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor.
Biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne.
Hava kararıyor, ben gideyim anne.
Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi.
Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor toprağını,
Çiçeklerini kim koparıyor.
İzin verme anne ne olur toprağına el sürdürme.
Eve gidince aklıma geliyor bide bunun için ağlıyorum anne. >>
Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım.
Biliyor musun anne her gelişimde aldığım topraklarını
Şu kavanozda biriktirdim.
Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum.
Her sabah onu öpüyor kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne
Bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
Ha unutmadan,
Öğretmen yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi.
Ben babama yazdıracağım.
Öğretmen anlarsa çok kızar ama banane kızarsa kızsın.
Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne.
Senin adın geçince sol yanım acıyor anne.
Hiç bir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum.
Kağıda da böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp.
Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne. >>
Sol yanım acıyor anne.
İşte tam şurası,
Sol yanım çok acıyor anne.
Seni çok özledim,
Anne çook...
Şair: Ayla Aydemir